(başarıya) ulaşmak, erişmek. He will go far: Başaracak. (b) büyük etkisi/yardımı dokunmak, (c)
çok dayanmak, (d) go too far: çok ileri gitmek, haddini aşmak/tecavüz etmek. I think your rudeness went too far. That is going too far: Artık bu kadarı da fazla!
(a) çok iş görmek, (para) çok şey satınalmak. Ten dollars don't go far nowadays. (b) başarılı
olmak, (mesleğinde) ilerlemek. The boy is clever and will go far (in his job). (c) (ihtiyaca) yetmek, (uzun süre) dayanmak. Those potatoes won't go far when there are 10 people to feed.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition